Filmistik

Akbulut Kaan

Akbulut Kaan, Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Suat Yalaz'ın hazırladığı Kaan'a öykünerek, onun isminin popülaritesinden yararlanmaya çalışmıştır. Kapak tasarımında 'Kaan' ibaresini logosunda kocaman kullanırken, 'Akbulut' kelimesi çok küçük puntoda yazılmıştır. Zira hemen tüm maceraları boyunca kahramandan bahsedilirken sadece, "Akbulut" denilmiş ve Kaan adı belirgin olmayan bir iki yerde 'öylesine' geçirilmiştir. Başlangıçta Türk Hakanı Gün Han'ın emrinde görevliyken sonraki maceralarında emir ve görev almaksızın hareket eden Tekeş Han'ın oğlu Akbulut Kaan, yiğit olduğu kadar, akıl ve beceri dolu hareket ve eylemleri de olan bir karakterdir. Hazar Denizi kıyısından Çin Seddi'ne, Kap Burnu'ndan ilkel Afrika kabilelerinin yaşadığı coğrafyalara kadar geniş bir coğrafyada maceralar yaşamıştır. İlk macerasında yollarının kesiştiği iri yarı, kel kafalı, top sakallı Bayunçur ile ayrılmaz bir ikili oluşturacak gibi olsa da, sonraki maceralarda bu karakter ortadan kaybolmuştur. Ancak 20. fasiküldeki 'Oyrat Kalesindeki Albız' adlı macerada karşısına çıkan Uçele Hanin küçük oğlu Buğra, onun yanından bir daha asla ayrılmayacaktır. Akbulut Kaan, kendisinde yaklaşık bir sene önce yayını başlayan Karaoğlan'ın bazı ayak izlerini takip etmiş, hatta ona atıflar yapmıştır. Karaoğlan'ın ilk macerası olan 'Asya Kaplanı' ifadesi, Akbulut Kaan' ın bir macerasına ilginç bir şekilde geçmiştir. 1964 yılındaki bu macerada Şele Baba adlı yaşlı bir şamanla karşılaşan kahraman, bu kişinin Tunga isimli bir Asya kaplanı olduğunu görecektir. Hatta yaşlı adam ölünce kaplanını Akbulut Kaan'a yoldaş olarak emanet etmiştir. Böylece 'Asya Kartalı' olarak da anılmaya başlayan karakter bir süre bu kaplanla birlikte dolaşmıştır. Seriyi benzeri tarihi çizgiromanlardan ayıran bazı özellikler de mevcuttur: Sık sık giysi değiştirmiştir. İlk maceralarında üzerinde kısa kollu bir hayvan postu varken, sonradan kapkara, uzun kollu bir gömlek ve siyah bir pantolon, ardından da belinde kemeri olan uzun kollu, açık renkli bir gömlek ve pantolon... Yine ilk maceralarında başına börk takarken bu sonradan ortadan kaybolmuştur... Diğer tarihi kahramanların aksine maceralarında çok az kadın gözükmüş, üstelik koleksiyonunun tamamında hiçbir sevişme sahnesi yer almamıştır. Senaryo becerisi olarak öykülerin ısrarla birbirlerine bağlantıları sağlanmaya çalışılmış, ama aynı nedenden dolayı çok sayıda mantık açığı verilmiştir. Mesela karakterler çok uzak bir ülkede geçen ve tamamlanan maceradan, bir sonrakine nereden ve kimden aldıkları belli olmayan bir çağrı haberiyle geçer, ya da kahramanın belindeki kılıç bir görünür bir kaybolur, yahut belinde kını bile yokken elinde nereden bulduğu anlaşılamayan bir kılıç birdenbire belirmektedir. Yine ilk maceralarında çok ustaca yay kullanırken sonraki birinde ok atmanın inceliklerini öğrenmek için talim yapmak zorunda kalmıştır. Herbiri yirmi dört sayfa olan Akbulut Kaan sayıları ikişer sayfa renkli ve siyah-beyaz dönüşümlü olarak yayınlanmış, 29. sayısından itibaren kısa bir süre tamamen dört renkli olarak çıkmıştır. Ayrıca 25. sayısından itibaren başlığın asıl çizeri Nejat Erhan dergiyi yayına hazırlama görevini üstlenmiş, onun yerine Yücel Köksal, birkaç sayıda da Metin Ünlüaykaç geçmiştir. 31. sayısıyla birlikte Günay Ayla adlı bir senaristin kaleme aldığı senaryolar öncekilerden pek farklı olmamıştır. Yine 35. sayıdan itibaren derginin ön kapak içinde geniş kadrolu bir künye oluşturulmuş, böylece dergiyi kalabalık bir kadronun hazırladığı ortaya çıkmıştır. Kapak illüstrasyonlarını tüm sayılarda Samim Utkun çizmiş, kaligrafiler ise Vehip Sinan'ın elinden çıkmıştır. Bu arada senaryolara imza atmaya başlayan Ayla da, teknik sekreter olarak sıfatlanmıştır. Akbulut Kaan, 1966 yılı başına kadar yayınlanmış, ancak 12 Temmuz 1965 tarihinde yayınlanan 65. sayısından itibaren devam etmekte olan Akbulut Kaan macerası yarım bırakılarak İsmet Kırdar'ın çizdiği Oğuz Han adlı başka bir kahramanın maceraları kapanana değin derginin tüm sayfalarını kaplamıştır. Bu geçiş arasında derginin yayını bir hafta atlamış ve Oğuz Han ertesi haftadan itibaren maceralarını Akbulut Kaan logosu altında sürdürmüştür. Akbulut Kaan, görsel malzeme olarak neredeyse tamamen (ülkemizde 1970 yılında Karabina Slim-Marko Polo başlıklarıyla çıkan) İtalyan çizgiromanı Marco Polo'dan yararlanmıştır. Bu çizgiromanın sonraki yıllarda Hasal Yayınlarından Oktar adıyla iki sayısı daha basılmıştır. Akbulut Kaan'ın yanındaki genç Buğra, Marko Polo'da Kengor adını almıştır. Bu arada Akbulut Kaan'da, yayınlanan maceralardan bir kısmı 4 Nisan 1967 tarihinde Ceylan Yayınları logosuyla basılan Akbulut başlıklı ve toplam 20 sayı çıkan haftalık bir dergide yeniden yayınlanmıştır. Bu seride başlangıçtan Samim Utkun'un mürekkep kontürlemelerle çizdiği kapaklar yerini bir süre sonra Yücel Köksal'ın çalışmalarına bırakmıştır.